İlamsız bir icra takibinde borçlu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine yedi gün içerisinde itiraz etme hakkına sahiptir. Usulüne uygun yapılan itiraz ile takip durur. Takibin devam edebilmesi için, alacaklı tarafından takip borçlusuna karşı itirazın iptali davası açılabilir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu madde 68-68/a’da(1) sayılan belgelerden birine sahip olan alacaklı tarafından itirazın kaldırılması yolu da kullanılabilecekken, bu belgelere sahip olmayan alacaklı tarafından ise yalnızca itirazın iptali davası yolu kullanılabilir.

İtirazın iptali davası hukuki niteliği itibariyle; (müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan) normal bir eda (alacak) davasıdır.(2) İtirazın iptali davasının asıl amacı, takip borçlusunun itirazı ile duran takibin devamlılığını sağlamaktır.

Takibe karşı itiraz eden takip borçlusuna karşı yöneltilecek olan itirazın iptali davası, borçlu tarafından ödeme emrine karşı yapılan itirazın alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde mahkemeye başvurarak açılmalıdır. Bir yıllık süre, hak düşürücü süre olduğundan dolayı bu sürenin dolması halinde itiraz eden borçluya karşı itirazın iptali davası açılması mümkün olmayacaktır.

Alacaklı tarafından bir yıllık süre içerisinde açılan itirazın iptali davası sonucunda mahkeme, borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa, borçluyu borcu (ve eğer şartları varsa, icra inkar tazminatı) ödemeye mahkum eder ve itirazın iptaline karar verir. Bir başka deyişle, davanın kabulü ile,  borçlunun itirazı iptal edilmiş olup, alacaklı itiraz ile duran takibe devam edilmesini, borçlunun menkul, gayrimenkul ve alacaklarına haciz konulmasını isteyebilir.

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME NERESİDİR?

İtirazın iptali davasında görevli mahkeme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(3) m.1-4 hükümlerine göre belirlenir. Başka bir deyişle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 2’ye göre; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmünü amirdir. İtirazın İptali davası İcra ve İflas Kanunu madde 67’de düzenlenmiş olup hangi mahkemenin görevli olduğu belirtilmediğinden açılacak itirazın iptali davasında görevli mahkeme özel kanunlarda aksi hüküm yoksa Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Ancak dava konusu alacak, kira ilişkisinden kaynaklanıyorsa Sulh Hukuk Mahkemesi; ticari ilişkiden kaynaklanıyorsa Asliye Ticaret Mahkemesi; iş akdinden kaynaklanıyorsa İş Mahkemesi görevlidir.

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA YETKİLİ MAHKEME NERESİDİR?

Yetkili mahkemenin belirlenmesine ilişkin düzenleme ise 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. Madde ve devamında düzenlenmiş olup buna göre; davalılardan birinin yerleşim yeri ya da dava konusu alacak sözleşmeden kaynaklanıyorsa sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi veya sözleşme ile yetkili mahkeme belirtilmişse o yer mahkemesi yetkilidir.

İCRA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLEBİLMESİ İÇİN GEREKEN ŞARTLAR NELERDİR?

İtirazın iptali davası sonucunda, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse, borçlu alacaklı lehine hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

Mahkemenin borçluyu icra inkar tazminatına mahkum edebilmesi için gereken şartlar ise şu şekilde sayılabilir:

  • Alacaklı tarafından geçerli bir ilamsız icra takibi yapılmış olmalıdır. İcra inkar tazminatı, yalnızca ilamsız icra takibi mevcutsa gündeme gelebilir. Zira inkar tazminatı, ilamsız icranın daha etkili olması için düşünülmüş bir tedbir, müeyyidedir.(4)
  • Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalıdır.
  • Süresi içinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunmalıdır. İtirazın iptali davasını açmak için hak düşürücü süre itirazın alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren 1 yıldır. Taraflar bunu ileri süremezse dahi hakim bu durumu kendiliğinden göz önünde bulundurmak zorundadır.
  • Alacaklı tarafından icra inkar tazminatı talebi açıkça belirtilmiş olmalıdır.
  • Borçlu açısından icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, itirazın iptali davasında borçlu takibe itirazında haksız bulunmalıdır.

Burada özellikle belirtmekte fayda görüyoruz ki; borçlunun inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için ödeme emrine kötü niyetle itiraz etmiş olması şart değildir. Bir başka ifade ile, itirazının haksızlığına karar verilen borçlu, iyi niyetle itiraz etmiş olsa dahi, diğer şartlar oluşmuşsa, icra inkar tazminatına mahkum edilir.

Ayrıca, itirazının haksızlığına karar verilen borçluya ek olarak yargılama giderleri ve vekalet ücreti de yükletilir.

İCRA TAKİBİNİN DEVAMI VE BORÇLUNUN MALLARINA HACİZ KONULABİLMESİ İÇİN MAHKEME HÜKMÜNÜN KESİNLEŞMESİ ŞART MIDIR? 

Mahkeme hükmünün kesinleşmemiş olması icra takibinin devamını ve borçlunun mallarına haciz konulmasını engellemez. Zira alacaklı tarafından ikame olunan itirazın iptali davasının kabulü ile ödeme emri kesinleşir ve alacaklı, borçlunun menkul ve gayrimenkullerine haciz konulmasını talep edebilir. Ancak, davada kaybeden taraf icranın geri bırakılması kararı alıp bu süreci erteleyebilir.

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI REDDEDİLİRSE NE OLUR? HUKUKİ SONUÇLARI NELERDİR?

Mahkeme, alacaklının takip konusu yaptığı alacağının aslında mevcut olmadığı kanısına varırsa, itirazın iptali davasının reddine karar verir. Red kararının kesinleşmesiyle başlatılmış olan icra takibi de iptal olur ve aynı borç sebebiyle tekrar bir alacak davası açılamaz.

Alacaklının kötü niyetli olarak icra takibi başlatmış olması ve borçlunun talebi üzerine alacaklı hakkında reddolunan alacak miktarının yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine hükmolunur.

Fakat bu tazminata hükmedilebilmesi için, alacaklının takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunun ispatı gerekir. Bu hususa ilişkin emsal kararlara örnek olarak aşağıdaki içtihatlar örnek verilebilir. Şöyle ki;

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi  2020/1643 E., 2020/8453 K. ve 01.07.2020 tarihli ilamı:(5)

… menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır.

Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir.Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 esas, 2010/154 karar, 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 esas 2011/747 karar ve 20.03.2013 tarihli ve 2012/19-778 esas, 2013/250 Sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.Somut olayda, Dosya kapsamına göre, icra takibinin haksız olduğu yargılama sonucunda ortaya koyulmuştur. Ancak sözkonusu alacağın tahsili amacı dışında kötü niyetle icra takibi yapıldığı kanıtlanamadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/12-62 E.,  2012/142 K. ve 14.03.2012 tarihli ilamı:(6) Maddede bahsi geçen davalı/alacaklının kötü niyeti veya ağır kusuru da dosyadaki tüm delillerle hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmalıdır. Hal böyle olunca, davalı/alacaklının, eldeki davanın dayanağı çekleri takibe koymakta kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu kabule olanak bulunmamaktadır. Davacı/borçlu bunun aksini de kanıtlayabilmiş değildir. O halde, mahkemenin; gerekçesi yerinde değilse de, sonucu itibariyle doğru bulunan, kötü niyet tazminatı ve para cezası taleplerinin reddine dair direnme kararının; yukarda açıklanan, değişik gerekçelerle onanması gerekir.

SONUÇ : Davacı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarda açıklanan değişik gerekçelerle ONANMASINA, 14.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

Konu ilgili soru ve bilgi almak için iletişim hatlarımızdan bize ulaşabilirsiniz.